Harun Reşit ve Behlül Dâna Kıssası

Kıssadan Hisse 02.06.2023 - 07:07, Güncelleme: 01.01.1970 - 02:00
 

Harun Reşit ve Behlül Dâna Kıssası

Merhum Harun Reşit, Behlül Dâna adında bir zât ile sürekli birlikte bulunurdu. Behlül Dâna... Behlül adı, Dâna ise sıfatı. Ne demek? Dâna, nasıl Behlül demek? Dâna, ilginç bir kelimedir. Divâneden gelir. Yani deli görünümlü veli. Bir bakıyorsun deli, bir bakıyorsun veli. Bakmasını bilirsen veli… Evliya dört türlü olur derler: "İlki var, âlem de bilir kendi de bilir ki velidir. İkincisi var, âlem bilir kendi bilmez. Üçüncüsü var, kendi bilir kimse bilmez. Dördüncüsü var, kendi de bilmez kimse de bilmez." Adamın biri İstanbul’da Yeni Camii’de evliya eksik olmazmış diye duymuş, Anadolu’dan yola çıkmış. “Gideyim de Yeni Camii’de bir vakit namaz kılıp bir Allah dostu ile tanı şayım.” demiş. Bir sürü meşakkate katlanmış ve gelmiş. Eminönü Yeni Camii’de namazını kılmış. Tespih çekerken de “Çok zahmetle geldik, bir daha ya gelinir ya gelinmez. Acaba şimdi burada bir Allah dostu var mıdır, tanışsak, boş dönmesek.” diye düşünmüş. O esnada birisi kulağına eğilmiş ve demiş ki “Senin safta sen dahil yedi kişi var.” İşte, kendinden haberi yok. Olmayabilir. Behlül Dâna öyle biriydi işte. Enteresan bir Allah delisi, bildiğin Allah’ın delisi! Ünlem işareti ile söylüyorum... Dakika başı Harun Reşit’e acı acı laflar söylermiş. Ama Harun Reşit de delikanlı adammış. Biliyor ki o tatlı bir laf etmez, yanından uzaklaştırmıyor, onun dikenli sözlerine tahammül ediyor. Çünkü şunu biliyor: Diken, gülün habercisidir. Güllerin arasında diken var diye sızlanmak ya da dikenler içinde gül var diye şükretmek. Bu senin tercihine kalmış. Delikanlıydı, ömrü boyunca azar işitmesine rağmen asla uzaklaştırmadı. Neyi biliyordu? Behlül, kendisi için söylemiyor; o, Allah dostudur, Allah rızası için söylüyor. Harun Reşit bir gün Behlül Dâna Hazretlerini huzura çağırdı ve dedi ki “Gel Behlül, seni vezir yapacağım.” Vezir, bakan demek. Hatta içişleri bakanı demek. Bu teklifi alan kişi normal şartlar altında ne yapar? Sevinir herhâlde. Teşekkür eder, Allah mahcup etmesin, baş üstüne efendim gibi şeyler söyler. O diyor ki: - Halife Hazretleri bir danışalım da ondan sonra İnşallah. Bir danışayım deyince Harun Reşit kızıyor tabii: - Danışmak mı? Ne danışması! Ben devlet başkanıyım, açıktan atama bu. Kime danışacaksın? - Öyle demeyin efendim, bilenlere bir soralım. Size karşı mahcup olmak istemiyorum. - Çabuk danış da gel. Adamın canını sıkma. Adama görev veriyoruz, danışacakmış! Çabuk git, gel. Hemen bir cevap bekliyorum. - Tabii Efendim, çabuk gelirim. Tabii aldı bunları bir merak, kime gidiyor bu? Harun Reşit, bakanlık teklif ettiğim adam kime danışıyor diye Behlül Dâna’nın peşine bir hafiye takıyor. Hafiyeye diyor ki: - Kiminle görüştüğünü adım adım izle, kime ne soruyor, ne cevap alıyorsa rapor istiyorum. Behlül Dâna gidiyor, geliyor, koridoru dolaşıp dışarıya çıkıyor. Peşinde ise gölge gibi bir hafiye var. Af buyurun, helaya giriyor. Hafiye de dışarda bekliyor. Behlül çıktıktan sonra hafiye içeriye bakıyor kimse var mı, orada birisiyle mi görüşüyor diye. Ama yok içerisi boş. Dönüyor, tekrar peşine takılıyor. Behlül Dâna huzura çıkıyor: - Halife Hazretleri, danıştım uygun görülmedi; vazifeyi kabul edemeyeceğim, diyor. Hafiye tabi işini yapacak, giriyor içeriye ve konuşuyor: - Efendim yalan söylüyor, kimseyle görüşmedi. Af buyurun helaya girdi çıktı. Kimseyle görüşmedi, selamlaşmadı, karşısına insan bile çıkmadı. Numara yapıyor. Görev işine gelmedi herhâlde. Yoksa yaptığı bir istişare yok. Harun Reşit: - Bak hakkında ne diyorlar, ne dersin? - Vallahi arkadaş söyledi, oraya gittik danıştık. - Eee! Orada kime sordun? - İşte orada ne oluyorsa onlara sordum. - Peki, nasıl oldu? Ne dediler sana? - Vallahi ben onlara dedim ki bir vezirlik teklifi var. Ne yapayım? Onlar da dediler ki: “Behlülcüğüm, sen bilirsin ama biz düne kadar çok itibarlıydık; market raflarında, buzdolaplarında çok kıymetli gıdalardık. İnsan içine girdik bir gecede geldiğimiz hâle bak. Akıllı ol! insan içine girme.” Kıssanın hissesi: Biz görev verdiğimiz insanlara acımasız davranırız. Fıtratımız böyledir… Yine bir gün Behlül Dâna Hazretleri baktı ki Harun Reşit’in koltuğu boş. Gitti boş koltuğa oturdu, devletin başkanlık koltuğuna. Mesela, ben şimdi Ankara’ya gitsem, cumhurbaşkanı yurtdışında diye otursam makamına ne olur? Herhâlde biri gelir ve beni döver. Onu da dövmüşler zaten. Özel güvenlik var. Behlül de çekilmiş bir kenara ağlıyor. “Ah Harun! Ah Harun!” diye feryat figan ediyor. Harun gelince soruyor: - Niye ağlıyor bu? - Dövdük. - Niye dövdünüz? - Yerinize oturdu ondan dövdük. Behlül’e dönüyor: - Yahu, benim yerime oturmuşsun! Bana saygın yok tamam ama burası makam. Makama böyle destursuz girilmez. Elbette dayağı yersin, haketmişsin. Ama beni niye karıştırıyorsun? Niye Harun, Harun diye ağlıyorsun? Behlül Dâna da diyor ki: - İki tokada ağlayacak adam mıyım ben? Bir dakika oturdum dayağı yedim. Sen ömrünü orada geçiriyorsun. Ben sana ağlıyorum. İşe bak!

Merhum Harun Reşit, Behlül Dâna adında bir zât ile sürekli birlikte bulunurdu. Behlül Dâna... Behlül adı, Dâna ise sıfatı. Ne demek? Dâna, nasıl Behlül demek? Dâna, ilginç bir kelimedir. Divâneden gelir. Yani deli görünümlü veli. Bir bakıyorsun deli, bir bakıyorsun veli. Bakmasını bilirsen veli…

Evliya dört türlü olur derler: "İlki var, âlem de bilir kendi de bilir ki velidir. İkincisi var, âlem bilir kendi bilmez. Üçüncüsü var, kendi bilir kimse bilmez. Dördüncüsü var, kendi de bilmez kimse de bilmez." Adamın biri İstanbul’da Yeni Camii’de evliya eksik olmazmış diye duymuş, Anadolu’dan yola çıkmış. “Gideyim de Yeni Camii’de bir vakit namaz kılıp bir Allah dostu ile tanı şayım.” demiş. Bir sürü meşakkate katlanmış ve gelmiş. Eminönü Yeni Camii’de namazını kılmış. Tespih çekerken de “Çok zahmetle geldik, bir daha ya gelinir ya gelinmez. Acaba şimdi burada bir Allah dostu var mıdır, tanışsak, boş dönmesek.” diye düşünmüş. O esnada birisi kulağına eğilmiş ve demiş ki “Senin safta sen dahil yedi kişi var.” İşte, kendinden haberi yok. Olmayabilir. Behlül Dâna öyle biriydi işte. Enteresan bir Allah delisi, bildiğin Allah’ın delisi! Ünlem işareti ile söylüyorum... Dakika başı Harun Reşit’e acı acı laflar söylermiş. Ama Harun Reşit de delikanlı adammış. Biliyor ki o tatlı bir laf etmez, yanından uzaklaştırmıyor, onun dikenli sözlerine tahammül ediyor. Çünkü şunu biliyor: Diken, gülün habercisidir. Güllerin arasında diken var diye sızlanmak ya da dikenler içinde gül var diye şükretmek. Bu senin tercihine kalmış. Delikanlıydı, ömrü boyunca azar işitmesine rağmen asla uzaklaştırmadı. Neyi biliyordu? Behlül, kendisi için söylemiyor; o, Allah dostudur, Allah rızası için söylüyor. Harun Reşit bir gün Behlül Dâna Hazretlerini huzura çağırdı ve dedi ki “Gel Behlül, seni vezir yapacağım.” Vezir, bakan demek. Hatta içişleri bakanı demek. Bu teklifi alan kişi normal şartlar altında ne yapar? Sevinir herhâlde. Teşekkür eder, Allah mahcup etmesin, baş üstüne efendim gibi şeyler söyler. O diyor ki: - Halife Hazretleri bir danışalım da ondan sonra İnşallah. Bir danışayım deyince Harun Reşit kızıyor tabii: - Danışmak mı? Ne danışması! Ben devlet başkanıyım, açıktan atama bu. Kime danışacaksın? - Öyle demeyin efendim, bilenlere bir soralım. Size karşı mahcup olmak istemiyorum. - Çabuk danış da gel. Adamın canını sıkma. Adama görev veriyoruz, danışacakmış! Çabuk git, gel. Hemen bir cevap bekliyorum. - Tabii Efendim, çabuk gelirim. Tabii aldı bunları bir merak, kime gidiyor bu? Harun Reşit, bakanlık teklif ettiğim adam kime danışıyor diye Behlül Dâna’nın peşine bir hafiye takıyor. Hafiyeye diyor ki: - Kiminle görüştüğünü adım adım izle, kime ne soruyor, ne cevap alıyorsa rapor istiyorum. Behlül Dâna gidiyor, geliyor, koridoru dolaşıp dışarıya çıkıyor. Peşinde ise gölge gibi bir hafiye var. Af buyurun, helaya giriyor. Hafiye de dışarda bekliyor. Behlül çıktıktan sonra hafiye içeriye bakıyor kimse var mı, orada birisiyle mi görüşüyor diye. Ama yok içerisi boş. Dönüyor, tekrar peşine takılıyor. Behlül Dâna huzura çıkıyor: - Halife Hazretleri, danıştım uygun görülmedi; vazifeyi kabul edemeyeceğim, diyor. Hafiye tabi işini yapacak, giriyor içeriye ve konuşuyor: - Efendim yalan söylüyor, kimseyle görüşmedi. Af buyurun helaya girdi çıktı. Kimseyle görüşmedi, selamlaşmadı, karşısına insan bile çıkmadı. Numara yapıyor. Görev işine gelmedi herhâlde. Yoksa yaptığı bir istişare yok. Harun Reşit: - Bak hakkında ne diyorlar, ne dersin? - Vallahi arkadaş söyledi, oraya gittik danıştık. - Eee! Orada kime sordun? - İşte orada ne oluyorsa onlara sordum. - Peki, nasıl oldu? Ne dediler sana? - Vallahi ben onlara dedim ki bir vezirlik teklifi var. Ne yapayım? Onlar da dediler ki: “Behlülcüğüm, sen bilirsin ama biz düne kadar çok itibarlıydık; market raflarında, buzdolaplarında çok kıymetli gıdalardık. İnsan içine girdik bir gecede geldiğimiz hâle bak. Akıllı ol! insan içine girme.” Kıssanın hissesi: Biz görev verdiğimiz insanlara acımasız davranırız. Fıtratımız böyledir… Yine bir gün Behlül Dâna Hazretleri baktı ki Harun Reşit’in koltuğu boş. Gitti boş koltuğa oturdu, devletin başkanlık koltuğuna. Mesela, ben şimdi Ankara’ya gitsem, cumhurbaşkanı yurtdışında diye otursam makamına ne olur? Herhâlde biri gelir ve beni döver. Onu da dövmüşler zaten. Özel güvenlik var. Behlül de çekilmiş bir kenara ağlıyor. “Ah Harun! Ah Harun!” diye feryat figan ediyor. Harun gelince soruyor: - Niye ağlıyor bu? - Dövdük. - Niye dövdünüz? - Yerinize oturdu ondan dövdük. Behlül’e dönüyor: - Yahu, benim yerime oturmuşsun! Bana saygın yok tamam ama burası makam. Makama böyle destursuz girilmez. Elbette dayağı yersin, haketmişsin. Ama beni niye karıştırıyorsun? Niye Harun, Harun diye ağlıyorsun? Behlül Dâna da diyor ki: - İki tokada ağlayacak adam mıyım ben? Bir dakika oturdum dayağı yedim. Sen ömrünü orada geçiriyorsun. Ben sana ağlıyorum. İşe bak!
Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve mansetmalatya.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.