
Sumud’un Direnişi: İnsanlığın Vicdanı Filistin’de Yeniden Doğuyor
Dünyanın sessizliğe gömüldüğü, vicdanların köreldiği bir çağda, Sumud Filosu yola çıktı. Yalnızca denizleri aşmak için değil, insanlığın sarsılmış, enkaz altında kalmış vicdanını uyandırmak için…
Gazze’ye insani yardım götürmek amacıyla yola çıkan bu gemiler, modern çağın en karanlık utançlarından biri olan soykırıma karşı bir umut feneri olmuştur. Karanlığa gömülmüş, umutları tükenmiş bir kente güneş gibi doğmuştur.
Sumud, Arapçada “direniş” demek. Ama bu direniş, silahla değil; inançla, adaletle, insanlıkla yapılan bir direniştir. Filistin halkının on yıllardır süren bu direnişi, tankların ve füzelerin değil, sabrın ve umudun gücüyle yazılmış bir destana dönüşmüştür.
Bugün o direnişin yanına yeni bir sayfa eklendi: Sumud Filosu.
Adaletin Sessizliği
Bir hukukçu olarak, Gazze’de yaşananları yalnızca bir “çatışma” olarak nitelendirmek, hukukun ruhuna ihanet olur. Ortada asla bir savaş değil, çok net bir şekilde uluslararası hukukun ve insan haklarının topyekûn çiğnendiği bir soykırım mevcuttur.
Kadınların, çocukların, yaşlıların sistematik biçimde hedef alındığı; sivil altyapının, hastanelerin, okulların bombalandığı bir gerçeklikten söz ediyoruz. Bu, insanlık vicdanını paramparça eden bir tablonun ötesine geçecek bir vaziyet almıştır.
İnsancıl hukuk, savaşta dahi korunması gereken değerleri belirler: sivil yaşam hakkı, sağlık hakkı, insani yardım erişimi vs. Fakat geldiğimiz noktada Gazze’de, bu ilkelerin her biri yerle bir edilmiştir. Uluslararası toplumun suskunluğu ise bu suçu her geçen gün daha da büyütmektedir. Susmak, suça iştiraktir.
Sumud Sayesinde Müslüman Olan Vicdanlar
Sumud Filosu’nun hikâyesi yalnızca Filistin’e ulaşma çabası değil, hakikati bulma yolculuğudur. Filo içinde yer alan bazı yabancı aktivistler, Filistin halkının direnişini yakından gördüklerinden, bu adalet ve teslimiyet duygusuna hayran kaldıklarından olacak ki hayata dair bakışlarını, ebediyete doğru giden yolculuklarının rotasını değiştirmişlerdir. Bu zulme direniş gösterenleri görerek, bir yolculuk neticesinde aktivistlerden bazılarının namaz kılması bazılarının Müslüman oluşları, bir ideoloji değişimi, bir din seçimi değil; vicdanın kutlu uyanışıdır.
Bir insan, zulmün karşısında susmadığında; adaletin yanında yer aldığında; mazlumun gözyaşına değdiğinde, aslında kendi kalbini bulur. İşte Sumud’un en büyük başarısı budur: kalpleri fethetmek, vicdanları yeniden diriltmek.
Bir Direnişin ve Bir Umudun Adı
Gazze’nin enkazları altında sadece bedenler değil, insanlığın onuru da gömülmek isteniyor. Ama Sumud gibi yürekli insanların, aktivistlerin, gönüllülerin çabası; bu onuru küllerinden yeniden doğuracaktır.
Filistinliler bombaların altında evvela çocuklarını yaşatmaya, sonra ekmek-su bulmaya çalışarak, sabretmeye devam ediyor. Çünkü onlar geleceğin dünyasında Kudüs ve Gazze olmadığında vicdan ve insanlığın da yaşayamayacağını biliyorlar. Bu kutlu direniş, zalimin karşısındaki duruş tüm insanlığın vicdanını yaşatma mücadelesidir.
Son Söz: Hukukun ve Vicdanın Tarafı
Tarih ve vicdan bu çağın tanıklarını da yargılayacak. Kim sessiz kaldı, kim direndi, kim mazlumun elini tuttu…
Bir avukat olarak değil, bir insan olarak söylüyorum: Gazze’de olanlar yalnızca bir halkın değil, hepimizin sınavıdır. Sınav çoktan başladı. Daha fazla vakit kaybetmeden bu sınavı kazanmak gerekiyor.
Son olarak da şunu ifade etmeliyim ki;
Ve bazen bir gemi, denizleri değil; insanlığın kararmış kalbini aşar.
Av. Yusuf Salih TATAR
Kalemine sağlık yeğenim. Güzel bir yazı olmuş.Devamini bekleriz.